Doğu Ekspresiyle Kars

14 Mar Doğu Ekspresiyle Kars

Bu seyahatimizde, varış yerimiz kadar yolculuğumuz da pek keyifliydi. Tren yolculuğunu çocukluğumdan beri çok severim. Daha 9 aylıkken 48 saatlik bir tren yolculuğu ile İtalya’ya gitmişiz maaile. Sonrasında da birçok yere ulaşmamı sağlayan tren yolculuğu yapmanın nostaljik tarafı benim için çok büyük. Seyahat boyunca günümüz teknolojisinden ve keşmekeşinden uzak olmak da cabası.

 

İstanbul’dan Ankara’ya hızlı tren ile gidip, orada aile büyüklerini hızlıca ziyaret ettikten sonra, saat 18:00’de kalkması planlanan Doğu Ekspresi için gara gittik. İyi ki vakitlice gitmişiz, çünkü eski gardan kalkması gereken otobüs (o güne özel yolların kapalı olması sebebiyle) 600 metre ileride başka bir yerden kalkıyormuş. Elimizde bavullarımız ve neredeyse bavullarımızdan fazla ağırlığa ve yere sahip yeme-içme torbalarımızla birlikte engebeli yollardan en sonunda otobüs durağına vaktinde varabildik.

 

Doğu Ekspresi halen Ankara Garından kalkmıyor, yaklaşık 50 dakikalık mesafede olan Irmak’tan trene biniyorsunuz. Oraya kadar da otobüsler götürüyor.

Nihayet trene binebildikten sonrası kelimelerle anlatamayacağım kadar keyifli ve huzur doluydu. 11 vagonlu trenin 11. vagonun son iki yataklı kompartımanı bize ait olduğu için epey şanslıydık. Önce hemen kompartımanımıza yerleşip eşyalarımızı yerleştirdik. Yataklı vagondaki kompartımanlarda mini buzdolabı ve küçük bir dolap var, üstü de masa olarak kullanılabiliyor. Yukarıda da bir raf var bavulları koymak için. Ayrıca sıcak su akan bir lavabo da mevcut. El havlusu, kullan-at terlik, mini buzdolabında su, meyve suyu, çikolata, bisküvi, her şey düşünülmüş.

 

Çok vakit kaybetmeden yanımızda getirdiğimiz atıştırmalıkları dizip güzel bir sofra kurduk kendimize. Trenin güzel sesine bir de açtığımız müzik eşlik edince, tıngır mıngır biraz sohbet biraz dans saatler hızla geçiverdi.

 

Sabahın erken saatlerinden itibaren büyük bir heyecanla elimizde fotoğraf makinesi bir o taraftan bir bu taraftan bol bol fotoğraf çektik. Zaten bu seyahatin en güzel yanı bu. Herkes elinde muhtelif araç gereçle güzel manzaraları sonsuzlaştırıyor.

 

                              

  

Yine yanımızda getirdiklerimizle güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra gün boyu biraz oturduk, biraz kestirdik, bir yedik içtik, biraz fotoğraf çektik. Sohbet edip oyun oynadık. Bir 24 saat daha yolculuk sürse gocunmazdık hiçbirimiz.

 

Bu sene doğru dürüst kış mevsimini yaşayamadığımız için karlarla kaplı olmasını beklediğimiz yerler ancak Erzincan’ı geçtikten sonra karşımıza çıktı. Ondan sonraki manzara, arada akan nehirler, dağlar, ağaçlar, hepsi ayrı güzeldi.

 

 

 

Yola çıktıktan yaklaşık bir gün sonra, saat 20:30 civarı Kars Garı’na vardık. Bir taksiye binip Katerina Sarayı Oteli’ne gittik. Odalarımıza yerleştikten sonra, şehir merkezine yürüyüşe çıktık. Her yer kar ve buzla kaplı olduğu için ağır ama emin adımlarla Kars’ın sokaklarında gezindik, bir çorbacıya girip sıcacık güzel bir çorba içtik. Kars’ta yemekler çok lezzetli ?

 

Ertesi sabah otelimizde, önümüzden akan Kars çayına nazır kahvaltımızı ettikten sonra, önceden ayarlamış olduğumuz araçla Çıldır Gölüne doğru yola çıktık. Göl boyunca birkaç tane yer var kar kayağı yapmak, kızaklı at arabasına binmek ve donmuş gölün üzerinde yürümek için. İlk durduğumuz yerde kar kayağına binerek genişçe bir çember çizip geri döndük. Bu sene kış fazla sert olmadığı için gölün üstü sadece 30-40 cm donmuş, diğer yıllarda 1 metreye kadar varıyormuş buzun derinliği.

 

 

Bizim arabadan inip de kayağa bineceğimiz yerde donmuş gölün üstü kar ile kaplı olduğu için pek anlayamamıştık ama biraz açılmaya başlayınca buzlu yerlerin üzerinden de geçerken çıtır çıtır sesler gelince tedirgin olmadık diyemeyeceğim. O anların verdiği adrenalin vazgeçilmezdi.

 

Bir sonraki durağımız yeni yapılmış olan Kütük Ev idi. Orada sadece arabadan inip manzaraya baktık. Sonra doğru Atalay’ın yerine. Herkes zaten burayı tavsiye ediyordu, gerçekten de göl aynı göl ama tesis ve ekipman anlamında en kapsamlı ve renkli görüntüyü veren yer de burası. Dolayısıyla, ilk başta kendinize araç ayarlarken muhakkak Atalay’ın yerine kadar gitmek istiyorum deyin, fiyatı da ona göre konuşun, yoksa oraya kadar çıkarmaya gönüllü olmuyorlar.

     

Tabi ki Çıldır Gölüne kadar gitmişken çıldırmadan da olmaz gerek buzun üstünde kaymaca gerek dans etmece her türlü hareketi gerçekleştirdik. Buzun üzerinde yürürken bir anda gelen ve sanki gölün içerisindeki bir canavarın mide gurultusu gibi gelen ses ise biraz yerimizden hoplattı biraz güldürdü biraz korkuttu.

 

Çıldır Gölünün bir başka özelliği ise gölde yaşayan sarıbalıklar. Atalay’ın yerinde ızgara balık, salata, turşu, helva eşliğinde tadım yapmanızı tavsiye ederiz. Bir de yanına sobada kızarmış ekmek eklenince şahane oluyor. Bizim gibi kısıtlı zamanınız varsa ve bir sonraki durağınız Ani Harabeleri olacaksa zaten enerjiye ihtiyaç duyacaksınız.

 

                                          

Kars’a 48 kilometre uzaklıkta bulunan Ani Harabeleri, sınıra yakın Arpaçay nehri kenarında bulunuyor. Yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Ani Harabelerini gezmek için biz yaklaşık 1,5 saat zaman ayırmıştık, ancak gittiğimizde gördük ki hem gezmek hem tarihçesini okumak hem de fotoğraf çekmek için daha fazla zamana ihtiyaç varmış. Her yer kar kaplı ve bölüm bölüm de buz olduğu için yürürken biraz zorlandık. Dilerseniz rehber eşliğinde de gezebiliyorsunuz, girişte rehber tayin edilmesi konusunda yardımcı oluyorlar.

 

Bütün günün yorgunluğu ile birlikte yeniden Kars’a doğru dönerken hem iyice üşümüş hem de acıkmış bir şekilde kendimize otelimizde bir saatlik bir dinlenme süresi ayırdık. Sonrasında da bize önerilen Kristal’de çok güzel bir akşam yemeği yedik. Restoranın merkez şubesi şehrin merkezinde, bir diğer şubesini de şehrin eski bölgesinde bulunan ailenin kendine ait evi restore ederek işletime açmışlar. Öncelikli olarak sıcak servis edilen ayran aşı çorbası içtik. Sonrasında da Kars’ın meşhur ve geleneksel yemeği olan piti yedik. Emaye bardaklarda yavaş yavaş 4-5 saat pişen, kuzu eti ve nohuttan oluşan bu yemeğin suyunu öncelikle tabağınıza doğradığınız lavaş parçalarının üzerine döküp, çorba gibi içiyorsunuz, sonrasında da nohut ve kuzu etini yiyorsunuz. En sonunda yediğimiz sütlaç da günümüzü şenlendiren bir başka unsur oldu.

 

                                               

 

Kars’ı akşam saatlerinde gezmek ayrı bir güzel oldu. 1800’lü yılların sonunda Rus işgaline uğrayan şehir, yaklaşık 40 yıl boyunca Rusların elinde kalmış ve şehir merkezinde bulunan birçok binanın tarihçesi de bu döneme uzanıyor. Hava karardıktan sonra her bir bina aydınlatılıyor ve Kars’ın ana caddelerinde yürürken Avrupa’da gezer gibi hissediyor insan kendini. Halihazırda çoğu kamu kurumu bu binalarda hizmet veriyor.

 

4 günlük seyahatimizin dördüncü sabahında Kars’ta uyanarak, otelimizde kahvaltımızı ettikten sonra, Kars Kalesini ve şehir merkezini gezmek üzere yeniden yollara düştük. Kars Kalesine tırmanmak için dik bir yoldan yukarı çıkılıyor, yerlerin kar ve buz olması pek yardımcı olmasa da dikkatli bir şekilde kaleye çıktık. Kalenin üstüne çıkınca tüm şehir ayaklarınızın altında oluyor ve bütün önemli yapıtları buradan görebiliyorsunuz.

 

                

 

Kars’taki kafeler de çok ilgi çekici, birbirinden değişik dekore edilmiş, esprili ve yaratıcı unsurlarla bezenmiş, çok beğendik.

 

Kars’ın bizim için ayrıca bir önemi de büyükbabamın yaklaşık 70 yıl önce burada hakimlik yapmış olması. Şehir merkezini gezerken babamın çocukluğunun geçtiği yerlerde gezdik ve Valilik binasının karşısında bulunan Atatürk heykeli önünde biz de fotoğraf çektirdik.

 

Şehir merkezini de turladıktan sonra, öğle yemeği için gittiğimiz lokantada hangel (Kars’a özel etsiz mantı) ve mantı yedik.

 

 

Öğleden sonra da uçak ile geri döndük. Tüm seyahatimizin aurasına ters düşen tek unsur bu uçak seyahatiydi. Bizim sadece 4 günümüz olduğu için bu şekilde hızlandırılmış bir tur yaptık ve tüm noktaları gezemedik. Eğer mümkünse tavsiyemiz bu seyahate yaklaşık bir hafta zaman ayırarak hem gidiş hem dönüş yolculuğunu tren ile yaparak, Kars’taki noktalara ek olarak bir de Sarıkamış’a gitmeniz yönünde olacaktır. Araba kiralamak da iyi bir opsiyon olabilir hem daha özgür gezebilirsiniz hem de istediğiniz yerde istediğiniz kadar zaman geçirebilirsiniz. Bizim gittiğimiz dönemde her yer karla kaplı olmasına rağmen, yollar ve otobanlar açıktı.

 

Bu seyahatten o kadar keyif aldık ki, bir sonraki seyahatimizle ilgili olarak Van Gölü Ekspresi ile ilgili hemen araştırmalara başladık.

No Comments

Post a Comment